Kanser Cerrahisinde “Parlayan” Yeni Nanoteknoloji

Kanser Cerrahisinde “Parlayan” Yeni Nanoteknoloji

Oregon State University’deki araştırmacılar kanserli hücrelerin içine seçilen bileşiklerin koyulabileceği yeni bir teknik geliştiriyorlar. Bu yeni sistem cerrahların malignant dokuları tanımasına yardımcı olacak ve daha sonra tümör çıkarılmasının ardından herhangi kalan kanser hücrelerini öldürecek.

Bulgular deney hayvanlarında oldukça başarılı sonuçlar elde etti. Kavram, katı tümörlerin cerrahiyle daha doğru biçimde çıkartılmalarına izin vermesinin yanında kalan kanserli hücrelerin de kökünün kazınmasını sağlıyor. Bu tekniğin fototerapiden sonra kanser yenilenmesinden tamamen koruduğu laboratuvar testlerinde görüldü.

glowingnewna

Oregon Eyalet Üniversitesi’nde geliştirilen yeni bir sistemde dendrimer adı verilen nanoparçacık kullanılarak kanser hücrelerinin içine ilaç taşınması sağlanmış, böylece gelişmiş cerrahi ve ayrıca fototerapi için uygun bir ortam yaratılmıştır.

Bilim insanları, bunun gibi teknolojilerin malignant tümörlerin cerrahiyle çıkartılması ve tanımlanmasıyla birlikte yakın infrared ışık tedavisi kullanarak onların ısıtılıp ölümlerini sağlayan reaktif oksijen türlerinin yaratılmasıyla kalan kanserli hücrelerin öldürülebileceği konusunda gelecekten umutlular.

Bu yaklaşımla, kanserli hücrelere ve tümörlere yakın infrared ışık verildiğinde oluşacak floresan parlamayla cerrahlara ne çıkarttıkları hakkında doğru bir yönlendirme verilebilecek. Aynı ışığın kullanımıyla, kanserli hücreler içindeki bileşikler aktive edilip kalan malignant hücreler de öldürülebilecek. Böylece bu heyecan verici yeni yaklaşım, ameliyatların başarılı geçmesi için yardımcı olacaktır.

Çalışma naftalosiyanin olarak adlandırılan bilinen bir bileşiğin kullanımına dayanmaktadır. Yakın kızılötesi ışığa maruz kaldığı zaman bu madde bazı sıradışı özellikler sergilemektedir. Bu maddeyle cerrahlar için bir kılavuz olarak hücrede bir ışıltı yaratılabilir. Sonuçta, hücreyi öldürmek için ısı ve aynı zamanda onu öldüren reaktif oksijen türleri üretilebilir. Işık yoğunluğu ayarlanarak, bu da bileşiğin faaliyeti kontrol edilebilir ve sadece tümör ve kanser hücrelerini öldürmek için optimize edilebilir.

Bununla birlikte, naftalosiyanin suda çözünmez ve aynı zamanda vücut içinde topaklanma veya agregat oluşturma eğilimindedir. Yeteneğin kaybedilmesi sürecinde hücrelerin parlaması ve reaktif oksijen türlerini meydana getirmesi sağlanır. Bu durum, dolaşım sisteminde yol bulmayı ve sadece kanser hücreleri içine alınmayı zor veya imkansız yapar.

Oregon State University’den uzmanlar naftalosiyaninin molekül içinde saklanarak spesifik olarak kanserli hücrelere bağlanmasına izin veren dendrimer adı verilen suda çözünen özel bir polimer türü kullanarak bu sorunların üstesinden geldiler. Son derece küçük nanoparçacık olan dendrimerler, kanserli hücrelerin sahip olup sağlıklı hücrelerde bulunmayan kan damarlarının bazı fiziksel özelliklerinin avantajlarından yararlanırlar. Bir tümör içine kolayca kayarlarken aynı zamanda herhangi bir sağlıklı dokudan da büyük ölçüde kaçınacaklardır.

Bir kez yerleştiklerinde ve gerekli ışık türüne maruz kaldıklarında kanser hücreleri daha sonra cerrahın hangi dokuların kaldırılıp hangilerine dokunulmayacağının belirlenmesinde biyolojik bir yol haritası oluşturup kolaylıkla takip etmesi için parıldayacaktır. Aynı zamanda, bu ışığa birkaç dakika maruz kalan naftalosiyanin aktive olarak kalan herhangi bir hücreyi öldürür.

Cerrahi ve toksik olmayan kombinasyonal fototerapinin yarısı önemli bir gelecek vaat etmektedir. Bu yeni yaklaşım mevcut olan kemoterapilerden ve radyoterapilerden oldukça farklıdır.

Birçok kanser için cerrahi tedavi ilk seçenektir. Önümüzdeki yıllarda ameliyatları daha hassas, etkili ve kusursuz hale getirmek için önemli bir araca sahip olabiliriz.

İnsan klinik testleri başlamadan önce, araştırmacılar süreci mükemmelleştirmeyi ve daha sonra malignant tümörlere sahip canlı köpekler üzerinde test etmek için işbirlikleri yapmayı umuyorlar. Zaten tekniğin laboratuvar farelerinde başarılı olduğu gösterilmiştir. Not etmeye değer bir başka konu ise habis tümörler fototerapi ile yokedilseler bile, farelerde hiçbir belirgin yan etkinin görülmediğinin ve hayvanlarda hiçbir kilo kaybının gözlemlenmediğinin araştırmacılar tarafından belirtilmesidir.

Buna benzer teknolojili sistemler de diğer araştırmacılar tarafından test ediliyor, ancak bazıları çeşitli görüntüleme ve tedavi ajanları, tekrarlanan ışınlama ve iki lazer gerektiriyor. Bu durum maliyeti arttırmanın yanında etkinliği azaltıp ve yan etki riskini artırabilir.

Detaylı bilgi için tıklayınız.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Scroll To Top